Barış Uçurum'un kişisel sitesi
Barış Uçurum'un Kişisel Sitesine Hoşgeldiniz...  
  Ana Sayfa
  Türkiye'nin Yakın Tarihi (1947 - 2000)
  Siyasi Kavramlar
  Felsefi Kavramlar
  İlginç Bilgiler
  Faydalı Bilgiler
  Foto Galeri
  İletişim
  Ziyaretçi defteri
  Radyo Akdeniz 95.0 dinle
Siyasi Kavramlar

LİBERALİZM :
Liberalizm, özgürlüğü birincil politik değer olarak ele alan bir ideoloji, politika geleneği ve düşünce akımıdır. Genel anlamda liberalizm, bireylerin ifade özgürlüğüne sahip olduğu, din, devlet ve kimi zaman kurumların gücünün sınırlandırıldığı, düşüncenin serbest bir şekilde dolaştığı, özel teşebbüse olanak sağlayan bir serbest piyasa ekonomisinin olduğu, hukukun üstünlüğünü geçerli kılan şeffaf bir devlet modeli ve toplumsal hayat düzeni hedefler. Liberal demokrasi olarak adlandırılan bu devlet düzeni, açık ve adil bir seçim sistemi ile birlikte tüm vatandaşların kanun önünde eşit olduğu ve fırsat eşitliğine sahip olduğu bir sistem olarak modellenir.

Kralların doğal yönetim hakkı, veraset sistemi, devlet dini gibi eski devlet teorisini oluşturan birçok temel kabule liberalizm karşı çıkar. Tüm liberaller bireyin yaşama hakkı, özgürlüğü ve mülkiyet hakkı gibi temel insan haklarını kabul eder ve desteklerler. Bununla birlikte birçok ülkede modern liberalizm, toplumsal refahın sağlanması açısından, devletin birey özgürlüğü üzerinde minimal bir kısıtlayıcı gücü olmasını savunarak klasik liberalizmden ayrılır.

Liberalizmin kökleri batı aydınlanma sürecine dayansa da, bugün için terim sağdan sola siyasal yelpazenin farklı noktalarını kapsayan, özgürlük temelli bir düşünce çizgisini tanımlar.



 NEOLİBERALİZM : 
Ekonominin devlet işlerinden ayrılmasını ve piyasayı özel teşebbüsün yönetmesi gerekliliğini savunan bir düşünce akımıdır.

Rekabetin piyasayı yönetmesi gerektiğini söyler. Dengelenmiş bütçeyi, serbest piyasa kapitalizmini ve serbest ticareti savunur. Devletin sadece herhangi bir kriz anında acil ve keskin müdahaleler yapmasını, bunun dışında piyasadan tamamen çekilmesini savunur. Kişisel hürriyeti pozitif şekilde tanımlar ve sosyal reform için kanunların kullanımına karşı çıkar. Klasik liberalizimden farklı olarak,kişilerin topluma doğal bazı haklarla girdiklerini kabul etmez. Özel mülkiyeti savunur ve bu savunusunu "kişisel hürriyet ve açık piyasalar en geniş kitleler için en büyük faydayı sağlar" şeklinde ifade eder.

Temelleri bir ekonomist-felsefeci olan Friedrich Hayek tarafından Chicaco Üniversitesi'nin ekonomi bölümünde atılmıştır. Yine aynı üniversitenin ekonomi profesörlerinden Milton Friedman ve Arnold Harberger'in de katkıları vardır. Bunlara ek olarak Uluslararası Para Fonu adlı kurum da bu akımın temellerinin atılmasına destek verenler arasındadır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında tüm dünyaya egemen olan Keynesyen Ekonomiden uzaklaşmıştır. Sermayenin liberalleşmesini savunduğu için ve dünya ekonomileri üstünde büyük etkiler yarattığı için buna "neoliberal reform" denmiştir.



 MARKSİZM : 
Marksizm, " bilimsel sosyalizm" olarak bilinen ideolojinin kurucu isimlerinden Karl Marx'ın görüşlerini temel alan öğretinin genel adı.
Marksizm bir öğreti olarak siyasal, ekonomik ve felsefi bir bütünlük içerir.

Marksist teoride komünizm, kapitalizmin yerini alacak ve daha sonra komünist yapı kendiliğinden söneceğinden sosyalizme dönüşecek bir topluma işaret eder. Marksizm komünizmin teorik ve felsefi zemini, sosyalizm komünizmin ardılı olarak gelişecek toplumsal sistemdir.

Terimin ilk kullanılışı 19. yüzyılın başına kadar gider. İlk kez 1827’de İngilizcede, özgönderimsel olarak, Robert Owen’ın takipçilerini adlandırmak için kullanılmıştır. Fransa’da, yine özgönderimsel olarak, 1832 yılında l’Encyclopédie nouvelle’deki Saint-Simon, ardından Pierre Leroux ve J. Regnaud’un fikirlerinin takipçisi olanlar için kullanılmıştır. Kelimenin kullanımı hızlı bir biçimde yayıldı ve değişik zamanlarda ve yerlerde değişik şekillerde kullanıldı. Farklı kişiler ve gruplar kendilerini sosyalist ve sosyalist karşıtı olarak tanımladılar. Sosyalist gruplar arasında büyük farklılıklar olmakla birlikte, neredeyse hepsi, toplumun seçkin bir azınlığına hizmet etmektense halk çoğunluğuna hizmet eden bir iktisat bilimiyle birlikte, dayanışma prensiplerine göre işleyip, eşitlikçi toplumu savunarak, sanayi ve tarım işçileriyle birlikte mücadele eden, 19. ve 20. yüzyıla dayanan bir ortak tarihle bağlandıklarını kabul edeceklerdir.

Marksizm, ideolojik alanda, esas olarak sınıflar savaşımı teorisini ortaya atan ve bu savaşımın zorunlu sonucu olarak proletarya diktatörlüğüne ve oradan da toplumsal eşitlik ve özgürlük dünyası komünizme varılacağını öngören bir öğreti olarak tanımlanır.

Marksizm, 19. yüzyılda kendi açılarından zirveye ulaşmış olan üç düşünsel kaynaktan beslenmiştir: İngiliz ekonomi-politiği, Alman felsefesi ve Fransız sosyalizmi. Bu üç bileşen, Marx ve Engels tarafından yoğun bir entellektüel ve siyasal eleştiriden geçirilerek eşit ve özgür bir insanlık ütopyasının yaşama geçirilmesinin teorisi ve pratiği olarak Marksizm'de erimiş ve dönüştürülmüştür. Marksizmin farklı varyantları söz konusudur. Bununla birlikte, tarihin sınıf mücadeleleri tarihi olduğu, sermaye düzeninin kaynağında ücretli emek sömürüsünün bulunduğu, işçi sınıfının kendini kurtarabilmek için, bünyesinde şekillendiği toplumsal-iktisadi sistem olarak sermaye düzenini lağvetmek zorunda olduğu ve kendi bağımsız partisiyle bunu yapacak asli toplumsal unsur olduğu, şeklindeki önermeler, Marksizmin temel önermeleri olarak değerlendirilebilir. Bu temel önermelere verilen ağırlıklardaki farklılaşmalar ya da başka toplumsal-siyasal-ideolojik konumlardan beslenen önermelerin kurama eklemlenerek öne çıkarılması, Marksizmin varyantlarını şekillendirir. (Örneğin toplumsal dönüşüm sürecinde işçi sınıfının merkezi önemine karşılık öğrenci hareketine, kadın kareketine özel bir önem atfedilmesi "Yeni Sol" ya da "Batı Marksizmi" varyantını şekillendirir. Özellikle 2000'li yıllardan itibaren yaşanan dünya-siyasal ve dünya-tarihsel gelişmeler, işçi sınıfının merkezi rolünü zayıflatan her açılımın, Marksizm'den uzaklaşmak anlamına geldiğini, 2. Dünya Savaşı sonrasında gelişen "yeni toplumsal hareketler"in Marksizm'e eklemlenme girişimlerinin -örnek için bkz. 1968 hareketliliği-, kah emperyalizmin yürüttüğü ideolojik manipülasyona alet olduğu, kah farklı sınıfsal konumların -örneğin orta sınıflar- çıkarları ile belirlendiğini ortaya koymuştur.)

Metodolojik açıdan Marksizmin bir tanımı da, aynı zamanda Marksist felsefi düşüncenin tanımlamasını da veren ve bilimsel bir yöntem olarak sunulan diyalektik materyalizmdir. Marx diyalektiği Hegel'den almış, onu materyalizm temeline oturtmuş ve kendi ifadesiyle, Hegel'in başaşağı duran yöntemini ayakları üzerine doğrultmuştur.Diyalektik materyalizm bu bileşimin bir ürünüdür.Marx, Feuerbach'ın materyalizmini eleştirmiş ve Feuerbach, dinsel özü, insan özüne indirger.Ama insan özü,tek tek bireyin doğasında bulunan bir soyutlama değildir.Bu öz aslında toplumsal ilişkiler bütününüdür.demiştir. Diyalektik materyalizmin toplumsal-tarihsel alana uyarlanmasıyla da ortaya yeni bir paradigma "tarihsel materyalizm" çıkmıştır.Birçok sosyal bilimci çalışmalarını bu paradigma temelinde yapılandırmıştır.

Diyalektik ve tarihsel materyalizm sayesinde, insanlık tarihinin başlangıcından itibaren açıklanması ve özellikle sınıflı toplumun kuruluşu, ilkel komünal toplumdan komünizme gelişmesi ve varacağı aşamaların maddi toplumsal yapıdan çıkarılması amacıyla çalışmalar yapılmıştır. Bu toplumsal-tarihsel gelişme temelde maddi bir süreçtir, yani her tür iradeden bağımsız olarak, kendi iç yasaları gereği bu süreç ilerlemektedir. Bununla birlikte Marksizm'de iradenin yadsındığı söylenemez, aksine belirgin bir sekilde iradeye yer verilir. Bu irade bireylerin ya da belirli bir gurubun iradesi değil, işçi sınıfının iradesidir. Burada Marx'ın teorisi, toplumsal maddi koşullar ile işçi sınıfının iradesinin çakışmakta olduğunu öne sürer. Bu şekilde Marx, kapitalist toplumsal yapının çözümlemesine, maddi çelişkilerinin ortaya konulmasına ve bunların değiştirilmesinin yöntemlerinin bulunmasına yönelir. Çünkü, Marksizmin düsturlarından ilki, aslolanın dünyayı anlamak değil onu değiştirmek olduğudur.

Marksizm siyasal, toplumsal ve kuramsal/felsefi alanda son iki yüzyılın ana akımlarından birisi olmuştur. Ekonomiden siyasete, ideoloji teorisinden edebiyat kuramlarına, bilim felsefesinden estetiğe kadar pek çok alanda Marksizm önemli bir çığır açmıştır. Bu eğilimlerin başat özellikleri ise, materyalizmde ısrar ve mevcut olanın eleştirisi olarak belirtilebilir. Gerçi Sovyetler Birliği gibi bazı örneklerde, Marksizm'in, mevcut olanın savunulması konumuna geçtiği iddia edilmiştir, ama bu iddialara karşın, sosyalizmin pratiği, barış, kardeşlik, eşitlik, aydınlanma, kamuculuk, dayanışma gibi 1917 Ekim Devrimi'yle birlikte işçi sınıfına malolmuş toplumsal/siyasal/ideolojik değerlerin yaşama geçirilimesiyle, SSCB'deki "marksizm"in de, eksik ve boşluklarına rağmen, aslında muhafazakarlık değil, insanlığın gelişmesinde rol oynamaya devam ettiğini bugunden bakınca anlaşılır hale getirmiştir.

Bu bakımdan Marksizm yalnızca Marks ve Engels gibi teorisyenlere ya da Lenin ve Mao gibi Marksist siyasetçilere ait bir şey değildir; aksine, Marksizm, Marksist düşüncenin doğumundan bugüne kadar, teorik ve politik alanda Marksist olarak etkinlik gösterenlerin tümünü kapsamaktadır.



LENİNİZM : 
Leninizm, Marksizm üzerine kurulmuş politik ve ekonomik bir teoridir. Marksizm`in bir kolu ve aşaması olarak ele alınır, Bolşevik lider Vladimir Lenin tarafından geliştirildiği kabul edilir. Yaklaşıma göre Lenin, Marx'ın temel eserini üç temel noktada, yani felsefe, ekonomi ve siyasal alanlarda geliştirmiş, onu yeni koşullara uygun bir öğreti olarak ve temel ilkelerinden sapmaksızın yeniden üretmiştir.

Kısacası Leninizm, Marksizmin çağın gereklerine göre hem kuramsal hem politik hem de ekonomik alanda, temel ilkelere bağlı kalarak yeniden uyarlanması olarak anlaşılır. Leninizm kavramı, yeni olgular ve yeni bilimsel gelişmeler doğrultusunda Marksizmnin yeniden gelistirilmesi gereği üzerinden değerlendirilir ve Marksizmin devrimci ve bilimsel özüne uygun olarak geliştirilmesi olarak anlaşılır.

"Leninizm" terimi Lenin hayattayken çok kullanılan bir terim değildir, ançak sağlık sorunları sebebiyle ölümünden bir süre önce, Sovyet hükümetinde aktif rolünü sonlandırdıktan sonra sıklıkla kullanılmaya ve yaygınlaştırilmaya başlandı. Asıl olaraksa 5. Komünist Enternasyonal`de (Komintern) Grigory Zinoviev "Leninizm" terimi kullandı ve popüler etti. Bu tarihten itibaren, Leninizm formülasyonu, Marksizm içinde, onun yeni bir aşaması olarak formüle edildi ve kuramsallaştırıldı.



KOMÜNİZM : 
Komünizm veya komünistlik, sosyal örgütlenme üzerine bir kuramsal sistem ve üretim araçlarının ortak mülkiyetine dayalı bir politik harekettir. Komünizm sınıfsız bir toplum yaratma amacındadır. 20. yüzyılın başından beri dünya siyasetindeki büyük güçlerden biri olarak modern komünizm, genellikle Karl Marx'ın ve Friedrich Engels’in kaleme aldığı Komünist Manifesto ile birlikte anılır. Buna göre özel mülkiyete dayalı kapitalist toplumun yerine meta üretiminin son bulduğu komünist toplum geçecektir. 

Komünizmi savunan akımlar arasında en yaygını Leninizm (Marksizm-Leninizm)'dir. Marksist Leninizm'e göre komünizme giden süreç burjuvazinin ortadan kalkmasını sağlayacak olan proletarya diktatörlüğüyle başlatılacak ve ardından komünizmin hazırlayıcısı sosyalizm aşamasına geçilecektir. Marksist kuramda son aşama olan komünizmin gerçekleşmesiyle devlet ortadan kalkacaktır.

Leninizm dışında iki komünist akım daha bulunmaktadır. Bunlardan ilki Marksizm'in temel görüşlerini benimseyen fakat Leninist modelle komünizm hedefine ulaşılamayacağını iddia eden sol komünizm veya konsey komünizmi olarak adlandırılan akımdır. Lenin'in "Sol Komünizm: Bir Çocukluk Hastalığı" adlı eserine cevaben yazılan Herman Gorter'in "Yoldaş Lenin'e Açık Mektup", Gilles Dauvé ve François Martin'in "Komünist Hareketin Güneş Tutulması ve Yeniden Ortaya Çıkışı" isimli kitaplar bu akımın takipçilerinin yarattıkları eserlerdir.

Diğer bir komünist akım ise anarşist komünizm'dir. Anarşizmin bireyci ve kolektivist akımlarından ayrılan anarşist komünizm fikri, komünizme devlet aygıtını ele geçirerek geçilebileceğini reddeder ve bunu savunan Marksizm'i eleştirir. Peter Kropotkin, Nestor Makhno, Errico Malatesta, Carlo Cafiero anarşist komünizm düşüncesinin temellerini atan düşünürlerden ve eylemcilerden bazılarıdır.



FAŞİZM : 
Faşizm, dar anlamda Benito Mussolini altında 1922’de İtalya’da iktidarı alan politik sistem. Daha geniş anlamıyla özellikle iki dünya savaşı arası ortaya çıkan ve özellikle Adolf Hitler yönetimindeki nasyonal-sosyalizmin temsil ettiği aşırı milliyetçi, antidemokratik ve antikomünist bir ideolojiye ve otoriter siyasi bir yapıya sahip bütün politik hareketler ve egemenlik sistemleri.

Kavramın kökeni Antik Roma yöneticilerinin geniş hükümet yetkisini sembolize eden ucunda balta bulunan bir çubuk demetinin adı olan Latince fasces, İtalyanca fascio sözcüklerinden gelmektedir. Aynı simge daha sonraları Fransız Devrimi sırasında Aydınlanma anlamında, halkın elindeki devlet gücünü temsil etmek üzere kullanılmıştır. Sözkonusu sembol bir takım değişikliklerle 1926 yılından itbaren İtalya’nın resmi devlet sembolü olmuştur. Sembolün üçlü anlamı, yani devlet gücü, halk mülkiyeti ve birliktelik Mussolini’nin propagandasında kullanılmıştır.



OPORTÜNİZM : 
"Bilimsel sosyalizmin ustaları devrimci savaşı, iktisadi, siyasi, ideolojik mücadele diye tanımlarlar.
      Sahip olduğu devlet aygıtı, ideolojisi, kültürü, sanatı ... vb. bilimsel sosyalizmin karşısında bozguna uğramış olan karanlık güçler, zorla, savaşla gelişmesini, güç kazanmasını önleyemedikleri proleter sosyalizminin gelişmesini bir süre de olsa engellemek için, proleter sosyalist saflara sızarak proleter sosyalist teoride tahrifler, sabotajlar yapmaya, devrimci saflarda kargaşalık yaratmaya çalışırlar.
      'Tarihin diyalektiği öyledir ki, Marksizmin teorik zaferi, onun karşıtlarını Marksizm kılığına girmeye mecbur eder.'
      Bilimsel sosyalist teoride tahrifler yapma ve kafaları bulandırma eylemi mutlaka bilinçle ve art niyetle yapılmaz. İnsanlığın mutluluğu, özgürlüğü vb. gibi yüce amaçlarla yola çıkan kişi, iki bin yılın idealist tortularından salt anlamıyla arınamamasının ve de devrimci teoriyi kavrayamamasının sonucu -proleter sosyalist teorinin lafızlarına kölece bağlanması, sınıf iç güdüsünde devrim yapamamış sözde sosyalist, pratiğe katılmayan bir birey vb.- bilimsel sosyalist teoride tahrifler yaparak, gerici sınıfların hesabına pekala çalışabilir. Bu kişiye literatürde 'objektif olarak ajan' denilir.
      Bilimsel sosyalizmin ustaları tehlikeyi başlangıçtan itibaren görmüşler ve bilimsellik kisvesi altındaki bu gerici güçlerin devrimci saflardaki uzantılarıyla, yaşantıları boyunca mücadele etmişlerdir. Bilimsel sosyalizmin gelişimi bir yerde bu sapmalara karşı verilen uzun mücadeleyle hızlanmış ve güç kazanmıştır. Açıkça karşı saflarda yer alanlardan çok daha tehlikelidirler, sosyalist saflardaki gericiler.
      Kısaca özetlersek, anti-sosyalist güçlerin, kılık değiştirip devrimci saflara sızarak, bilimsel sosyalist teoride sabotajlar yapmasına literatürde 'oportünizm' denir. Oportünizm bukalemun gibidir. Amacı için girmeyeceği kılık, yapamayacağı şey yoktur.
      'Oportünizm çeşitli kılıklara bürünerek sosyalist hareket içinde ortaya çıkar. Oportünizmin kılığını, o ülkenin ekonomik ve sosyal bünyesi, gelişme derecesi -gelişme derecesi ile kopmaz bağları bulunan- proletaryanın bilinç ve örgütlenme düzeyi, dolayısıyla ülkenin içinde bulunduğu devrim aşamasının niteliği belirler. Kısaca denirse, dünyadaki ve ülkedeki hakim ve tali çelişkilere göre oportünizm biçimlenir, kılık kıyafetini ayarlar. Hangi devrim süreci içinde olursa olsun, hangi kılığa bürünmüş olursa olsun oportünizmin değişmez özelliği ideolojik mücadeleden kaçmaktır. Oportünizmin panzehiri ideolojik mücadeledir. Oportünizm devrimci teorinin karşısına hiç bir zaman açıkça çıkamaz.'
      Oportünizmin açıkça çıkamamasından anlatılmak istenen şudur: açıkça teorik tartışmalardan kaçınmak, devrimci teoriyi küçümseyerek yalnız pratiğe önem vermek, koşulları ve olanakları uygun ise bilimsel sosyalizmin öğrenilmesine karşı çıkmak ve parti içinde sosyalist eğitimi önemsememek, ülkenin koşullarının uygun olmadığını söyleyerek bilimsel sosyalist teoriye ters düşen kavramlar kullanmak ve aykırı şeyler söylemek ve kanımızca en önemlisi de, bilimsel sosyalizmin ustalarının arkasına gizlenerek, bilimsel sosyalizmin ana metinlerinde tahrifat yaparak, kendi oportünist tezlerini bilimsel sosyalizmin tezleri diye savunmaktır.
      En son söylediğimiz oportünizm, yani bilimsel sosyalizm ustalarının eserlerini tahrif ederek, bilimsel sosyalizm ustalarının, yaşadıkları dönemin bazı ülkelerinin ayrık ve özel koşullarının oluşturduğu sosyal pratikten hareketle, o ülkeler için geçerli olan istisnai tezlerini, evrensel geçerliliğe sahip tezler diye ileri sürerek veyahut bunun tam tersi bir davranışla uzlaşmaz çıkar çelişkileri devam ettiği sürece, evrensel geçerliliğe sahip ana tezlerin geçmiş dönemin tezleri olduğunu ve içinde yaşanılan dönem için geçerli olmadığını söyleyerek kafalarda karışıklık yaratıp kendi tezlerini sinsice sergileyen oportünizm en ince, en dikkat edilmesi gereken ve de en tehlikeli olan oportünizm türüdür." 


KAPİTALİZM : 
Kapitalizm, özel mülkiyetin üretim araçlarının ağırlıklı bir bölümüne sahip olduğu ve işlettiği; yatırım, dağılım, gelir, üretim ve mal ve hizmet fiyatlarının piyasa ekonomisinin belirlediği sosyal ve ekonomik sistemdir. Bu sistemde genellikle bireylerin ya da grupların oluşturduğu tüzel kişiliklerin ya da şirketlerin emek, yer, üretim aracı ve para ticareti yapabilmeye hakkı vardır. 

Kapitalist ekonomi pratiği Avrupa`da 16. ve 19. yüzyıllar arasında kurumsallaşmıştır, ama bazı niteliklerine ilk çağda da rastlanabilir, Orta Çağ döneminde de tüccar kapitalizminin erken biçimleri ortaya çıkmıştır. Feodalizm sona erdiğinden beri kapitalizm Batı dünyasındaki hakim sistemdir, bütün dünyaya da İngiltere başta olmak üzere Avrupa`dan yayılmıştır.

Kapitalizm kavramı, tek başına ele alınırsa sınırlı bir analitik anlama sahiptir. Ama uygulandığı ülkelerde önemli farklılıklar olması, coğrafya, politika, zaman ve kültür öğelerleriyle birlikte değişmesi yüzünden kimi iktisatçılar karma ekonomi tanımının günümüzdeki iktisadi sistem(ler)i belirtmek için daha doğru olduğunu söylemektedir. Kapitalizme 19. ve 20.yy larda önemli eleştiriler getirilimiştir, bu çeşitli eleştirilerin ortak yönü kapitalizmin ciddi anlamda insanlar arasında sosyal ve ekonomik eşitsizliğe yol açtığıdır.



EMPERYALİZM : 
Emperyalizm veya yayılmacılık, bir devletin veya ulusun başka devlet veya uluslar üzerinde kendi çıkarları doğrultusunda etkide bulunmaya çalışmasıdır. 

Emperyalizm terimi Latince “imperium” sözcüğüne dayanmaktadır ve diktatörlük gücü, merkezî hükümet, keyfî yönetim metotları anlamına gelmektedir. Bu kullanımının dışında Fransa’da 1830’larda Napolyon imparatorluğuna hayranlık duyanları nitelemek için, 1848’den sonra ise Napolyon III’ün kötü yönetimini ifade etmek için kullanılmıştır. Emperyalizm kavramının kullanımı 1870’lerde İngiltere’de yaygınlaşmıştır.



FEODALİZM : 
Feodalizm veya Derebeylik, başta Ortaçağ Avrupası olmak üzere tarihin birçok evresinde rastlanan toplumsal, siyasal ve ekonomik örgütleniş biçimidir. Feodalizm kelimesi, Latince feodum (tımar) ile taşınabilir değerli mal anlamına gelen Cermen kökenli bir kelimeden türetilmiştir.

Feodal toplumun siyasi örgütlenişi, koruyan-korunan (süzeren-vassal) ilişkisine dayanan hiyerarşik bir örgütleniştir. Merkezî otorite zayıftır, yerellik görülür. Feodal ekonomi ise, kendi kendine yeterlik üzerine kuruludur.

Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasından güçlü ulusal monarşilerin ortaya çıkmasına kadar olan sürede, Avrupa'da hâkim olan örgütleniş biçimi feodal örgütleniştir. İlk Çağ'da Roma'dan yönetilen topraklarda Cermen istilaları ile Roma döneminin merkeziyetçi siyasi düzeni bozulmuş ve sayısız irili ufaklı feodal beylik ortaya çıkmıştır.

Ticaretin tekrar canlanması ile temelleri sarsılan feodalizmin son kalıntıları Sanayi Devrimi ile tamamen yok olmuştur.



STALİNİZM : 
Stalinizm
, Josef Stalin tarafından geliştirilen ve Sovyetler Birliği'nde ve Doğu Bloku ülkelerinde uygulanan siyasi görüşler.

Stalinizm terimini ilk olarak Troçkistler ortaya attı. Bu terimi Stalin'in görüşlerini, doğru kabul ettikleri Marksizm yorumundan ayırmak için kullandılar. Sovyetler ve Stalin'in politikalarını beğenenler Stalinizm terimini fazla kullanmadı.

Stalinizm, kendi başına bir ideoloji olmaktan ziyade, bir devlet idaresi yorumudur. Stalin, kuramcı olmaktan ziyade pratik bir siyasetçiydi. Marksist teoriye çok fazla katkısı olmadı.

Stalinizmin en önemli teorik katkısı tek ülkede sosyalizm görüşüdür. Lenin'in 1924'teki ölümünden sonra Sovyet idaresi bir ikilemle karşı karşıya kaldı: Troçki yanlıları, devrimin tüm dünyaya yayılması için özellikle sanayileşmiş batı toplumlarında teşvik edilmesi gerektiğini savunuyor, bunu siyasetlerinin önceliği olarak görüyorlardı. Aksi halde, SSCB'nin sosyalist bir devlet olarak var olamayacağını, kapitalist devletlerin baskısı karşısında yıkılacağını ileri sürüyorlardı.

Bu görüşe karşı, Stalin ve yandaşları sosyalizmin önce sadece SSCB'de sağlam bir şekilde kurulmasının mümkün ve gerektiğini savunuyorlardı. Tek ülkede sosyalizmin kurulması için, SSCB'nin gelişmiş ülkelerin rejimlerine karşı bir tehdit olmadığını, onlarla birlikte var olabileceğini göstermek gerekliydi. Troçkistler, Stalin'in bu politikasını dünya çapında devrim fırsatını kaçıran büyük bir hata ve Marksizme ihanet olarak yorumladılar.

Stalin'in tek ülkede sosyalizm politikası, elbette bir dünya devrimini desteklemekten daha az riskliydi. Böylece konumunu pekiştiren Sovyet yönetimi, ülkenin sanayileşmesi ve askeri olarak güçlenmesi için gerekli adımları attı. Bu siyasetler sonucunda SSCB, dünyanın en önemli güçlerinden biri haline geldi.

Troçkistler, tahminlerinin aksine SSCB'nin tek başına kendi rejimiyle var olabilmesini, bu rejimin gerçek bir sosyalist rejim değil, bürokratik yozlaşmaya uğramış bir işçi devleti olduğunu söyleyerek açıkladılar.

Stalin'in ikinci önemli katkısı, sosyalizmin gelişmesi sonucu sınıf savaşının şiddetlenmesi görüşüdür. Stalin, bir ülke sosyalizm yolunda ilerledikçe, geçmişteki sömürücü sınıflarının kalıntılarının daha şiddetli bir mücadeleye gireceğini iddia eder. Stalin'e göre işçi sınıfının düşmanları komünist partisine bile sızabilir.

Stalin, bu görüşünü ülke içindeki muhalefeti yok etmek için giriştiği büyük tasfiye hareketinde kullandı. Parti içindeki muhalefete müsamaha gösterenleri çürük liberallikle suçladı. Mao da Çin'de yürüttüğü kendi tasfiye ve siyasi baskı politikaları için bu fikirlerden yararlandı.

Troçkistler, bu görüşe de katılmaz, SSCB'de geçmişteki sömürücü sınıfların kalıntılarının bulunduğunu reddederler.

Stalinizmin iki unsuru (tek ülkede sosyalizm ve sosyalizmin gelişmesi sonucu sınıf savaşının şiddetlenmesi) Stalin'in siyasi alanda karşısına çıkan sorunları aşmak için kullandığı pratik araçlar oldu.



LAİSİZM : 
laisizm laiklik demektir. eş anlamlı kullanımları görece yanlış olsa da literatürde bu şekilde kullanılır. laisizm, fransız ihtilalinde adı konan, laikliğin bilimsel temelini sağlayan düşünüştür. laiklik ise laisist düşünüşle yapılan uygulamaların adıdır.


SOSYALİZM : 
Sosyalizm veya toplumculuk, iktidar ve üretim araçlarının halk tarafından kontrol edildiği bir toplum fikrine dayanan bir düşünce sistemidir. Bununla birlikte, sosyalizmin fiili anlamı uygulamada zaman içinde değişmiştir. Siyasi bir terim olması nedeniyle, sınıfsız bir toplumun oluşturulması amacıyla, devrim ya da toplumsal evrimle örgütlü bir emekçi sınıf kurulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Sosyalizm, kökenlerini sanayileşme dönemindeki aydınlanma düşüncesinde dile getirilen siyasal ve sosyal eşitlik isteğinden almıştır. Giderek artan bir şekilde modern demokrasilerde de sosyal reformlar üzerine yoğunlaşılmaya başlanmıştır. Sosyalizm ve sosyalist terimi, bir dizi ideolojiye, bir ekonomik sisteme, varolmuş yahut varolan bir devlete işaret edebilir..
Merhaba Ziyaretçi İp numaran 216.73.216.230  
 


GEÇMİŞİNE SAHİP ÇIKMAYANLAR GELECEK HAKKINDA SÖZ SAHİBİ OLAMAZLAR...!

 
 
   
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol